Yıldızlar, yıldızlararası gaz ve toz kümeleri ile birlikte henüz tanımlayamadığımız karanlık maddenin kütle çekim kuvvetiyle birbirine bağlanarak oluşturduğu sistemlere galaksi (gökada) adını veriyoruz.1
Galaksilere, basit bir tanımla uzayda belirli bölgelerde kümelenmiş yıldız adaları da diyebiliriz. Evrenin yapı taşını oluşturan gökadalarla kıyasladığımızda uyduların, gezegenlerin hatta yıldızların bile kozmik ölçekte çok küçük kaldığını görebiliyoruz.
Milattan önceki yıllarda içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi'yle birlikte komşu gökadalar ve bulutsular (nebulalar) gözlemlenmiş olsa da o zamanın astronomi bilgileri dahilinde yanlış tanımlanmışlardır. Ancak 1600'lü yıllarda teleskobun icat edilmesiyle birlikte gökadalara olan bakış açımızın hızla değiştiğini söyleyebiliriz.
Komşu gökadamız Andromeda dahil olmak üzere birçok gökada bu tipe örnek olarak gösterilebilir. Merkezden dışarı doğru spiral şekilde uzanan kollar, gökada denildiğinde herkesin aklına gelen o muhteşem görüntüyü oluşturan parlak yapılardır. Genç ve yaşlı yıldızlar bakımından zengin olup, yıldız doğumlarının çoğu kollarda gerçekleşmektedir.
Bu tip gökadalar, bahsi geçen spiral kolların bulunduğu düz bir disk, yoğunluktan dolayı merkezinde şişlik ve çoğu ölmüş yıldızlardan oluşan halo bölgesi içerir. Hubble'ın sınıflandırmasına göre, spiral gökadalar “S” harfiyle gösterilir ve gökada merkezindeki şişliğin büyüklüğüne bağlı olarak a, b, c tiplerinde isimlendirilir. Sa tipte bir gökada büyük şişliğe sahipken, Sc tip gökadanın şişliği küçüktür.
Spiral galaksi türünün başka bir varyasyonudur. Merkezinden geçerek diske doğru uzanan doğrusal bir madde çubuğuna sahiptir.
Bu tip galaksilerde kollar, genelde merkezden değil çubuğun uçlarından çıkarlar. Çubuklu spiraller Hubble diyagramında ”SB” harfleriyle gösterilirler. Galaksimiz Samanyolu bu tipe bir örnektir ve SBb tipi olarak görülmektedir.
Evrende en çok bulunan tiplerdir. Ancak çoğu küçük ve sönük olduğu için kategorize edilememiştir. Sönük olmalarının sebebini barındırdıkları çok sayıda yaşlı yıldızlara bağlayabiliriz.
Bu tiplerde yeni doğan ve genç yıldız oranı oldukça düşüktür. Adını aldığı eliptik bir yapıya sahiptir. Hubble diyagramında “E” harfiyle gösterilir ve ne kadar eliptik görünüyorsa ona göre alt kategorilere ayrılır. E’ den sonra 0’dan 7'ye kadar numara verilerek; daireye en yakın görünenler E0, en eliptik görünenler ise E7 olarak isimlendirilir.
Spiral ve eliptik gökada türleri arası geçiş aşamasında olan her iki türden de özellik taşıyan melez gökada türüdür. Sarmal kolları olmayan spiral galaksilere benzerler. Disk ve eliptik haleleri vardır.
Merkezlerindeki şişlik spiral galaksilere göre çok daha büyük olup bu sebeple yan açıdan görünümleri de bir merceği andırır. Yıldızlararası gaz ve tozların büyük bir kısmını tüketmiş ya da kaybetmiş olduklarından dolayı yeni yıldız oluşumu azdır. Yani merceksi gökadalar daha çok yaşlı yıldızlardan oluşur. Hubble diyagramında ise S0 olarak isimlendirilir.
Diğer gökada tiplerinde bahsettiğimiz merkezi şişlik, spiral kol gibi düzenli yapılara sahip değillerdir. Görünümleri diğer sınıflara benzemediği için Hubble tarafından düzensiz gökada olarak isimlendirildi.
Hubble, diğer gökadaları belli bir düzen içinde görebiliyorken düzensiz tiplerin başına bir şeylerin geldiğini ve gökadaların çarpışarak düzensiz tip gökadaları oluşturduğunu düşündü. Günümüzde oluşturulan simülasyonlar da bunu desteklemektedir. Ayrıca bazı düzensiz gökadalara baktığımızda açıkça birbirine karışan iki yapı gözlemleyebiliyoruz. İçlerinde yaşlı yıldızlarla birlikte yeni yıldız oluşumları da gözlemlenmektedir. Hubble diyagramına göre Irr1 ve Irr2 olarak isimlendirilir. Irr1, spiral kol izleri taşıyan tiplere verilen isimdir. Irr2 ise hiç düzenli yapı izi taşımayan kaotik bir tiptir.
Yazan: Tolga Barın
Düzenleyen: Kemal Cihat Toprakçı
Kaynaklar ve Referanslar:
This is a block of text. Double-click this text to edit it.