Işık kirliliğinin olmadığı bir yerde başınızı kaldırıp göğe bakarsanız, yıldızların arasında gökyüzünü boydan boya kaplayan sisli bir yapı görürsünüz.

karanlık bulutsular
Gece göğünü kaplayan Samanyolu...

Bu devasa sis, içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nin görebildiğimiz bir koludur. Baktığımızda burası ayırt edilebilir düzeyde bulanık görünür çünkü gökyüzündeki bazı yıldızlar bizim onları tek nokta halinde görebilmemiz için yeterince yakın veya parlak değiller. Milyarlarca yıldız ışığının uzaydaki küçük toz parçacıkları nedeniyle saçılması sonucu onları yakındaki yıldızlar gibi noktalar halinde göremesek de bu ışıklar yine de Dünya’ya ulaşır. Bu yüzden göremediğimiz bütün o milyarlarca soluk yıldızın ortak ışığı, gökyüzündeki bu şairane görüntünün ortaya çıkmasını sağlar.1 Dünya’dan biraz uzaklaşıp, uzayda daha derinlere baktığımızdaysa Samanyolu’nun görüntüsünde olduğu gibi, tozların sebep olduğu kozmik nehirlerin daha fazlasını görme şansı buluyoruz. 

Yıldızlararası Kozmik Tozlar Nasıl Oluşuyor?

Zaman, içinde yaşadığımız evrenin adeta canlı bir varlık gibi davranmasını sağlayan bir boyut. Galaksimizdeki tüm yıldızlar, zamanın sürekliliği sayesinde doğuyor ve yine zamanın durdurulamaz akışı sebebiyle ölüyorlar. Nasıl ki insanlar olarak bizim vücudumuzu oluşturan tüm atomlar, moleküller ve her şey öldüğümüzde yeniden toprağa, havaya ve suya karışarak akışı devam ettiriyorsa, yıldızlar da aynı şeyi tecrübe ediyor.

karanlık bulutsular
Atbaşı Bulutsusu'nda bulunan kozmik tozlar... Telif: NASA, NOAO, ESA and The Hubble Heritage Team STScI/AURA

Kütlelerine bağlı olarak yıldızlar sahip oldukları yakıtı belirli bir sürede tükettiklerinde ya da daha anlaşılır bir deyişle; ölümcül dozda zamana maruz kaldıklarında onları oluşturan tüm maddeler de evrende dağılmaya başlıyor. İşte yıldızlararası ortamda “toz” diye ifade ettiğimiz bu parçacıklar, bir zamanlar evrenin bir köşesini aydınlatmış çok farklı yıldızların karakteristik özelliklerini beraberinde taşıyor.2 Dolayısıyla Dünya’dan aşina olduğumuz tozlara pek benzemiyorlar.

Boyutları 1 mikrometre kadar olabilen bu kozmik tozlar, evrenin her yerinde bol miktarda bulunuyorlar. Öyle ki daha önce Galileo Uzay Aracı, Güneş Sistemize doğru seyahat halinde olan büyük bir kozmik toz akışını tespit etmişti. Ancak belirttiğimiz gibi oldukça küçük parçacıklardan meydana geliyor olmaları bu tozların toplanıp incelenmesini de oldukça zor bir hale getiriyor. 

Yine de oksijen, karbon, silikon, magnezyum ve demir gibi elementlerden oluşabilen bu tozların yoğun biçimde olduğu bölgelere baktığımızda, etkileri de bir anda hissedilir hale geliyor. 

karanlık bulutsular
Taurus (Boğa) Moleküler Bulutları. Telif: ESO

450 ışık yılı uzaklıktaki Boğa moleküler bulutları bunun için güzel bir örnek. Burası bize en yakın yıldız kümesi olarak da bilinen Hyades açık yıldız kümesinin de dahil olduğu Boğa Takımyıldızı bölgesinde bulunuyor.3 Bu bölgedeki kozmik tozlar birleşerek, öylesine büyük bir yapı haline geliyorlar ki; arkalarındaki yıldızların ışığını görmemizi bile engelliyorlar. İşte astronomide bu tür yapılara, yani yarattıkları yoğun opaklık nedeniyle yıldız ışığını geçirmeyen gök cisimlerine “karanlık bulutsu” ya da “karanlık moleküler bulutlar” adını veriyoruz.4

Ölü Yıldızların Kalıntılarından Doğan Yeni Yıldızlar

Boğa molekül bulutları, aynı zamanda bize en yakın büyük yıldız oluşum bölgesi. Çünkü ölü yıldızların kalıntıları olan bu kozmik tozların belirli bölgelerde toplanmış olması, zaman içerisinde kütleçekiminin etkisiyle birleşip yeni yıldızların hatta yeni gezegenlerin oluşumuna zemin hazırlıyor. Zaten bu bölgelerin, yani karanlık bulutsuların büyük kısmının karanlık olmasının bir sebebi de bu; henüz her yerde ışık verebilecek güçlü kaynaklar var olmadığı için, bu bölgeler doğal olarak karanlık.

karanlık bulutsular
Bizden yaklaşık 700 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir başka karanlık bulutsu: Pipo Bulutsusu... Telif: ESO

Üstelik karanlık bulutsularla birlikte bu tür yıldız oluşum bölgeleri -263 santigrat derece kadar soğuk olabiliyorlar. Çünkü soğuk gaz ve toz kütlelerindeki moleküllerin düşük enerjisi, yani hareketsiz oluşları, bu maddelerin kütleçekiminin de desteğiyle birleşmelerini kolaylaştırıyor ve böylece yeni yıldızların oluşması için mükemmel bir yer haline getiriyor.

Yani bu bölgeye bakarak, oluşum aşamasında olan yapıları incelememiz mümkün. Ancak burada sormamız gereken soru şu: eğer bu kozmik tozlar, yıldızların ışığını bile geçiremeyecek kadar yoğunsa bu bölgeleri nasıl inceleyebiliriz?

Karanlık Bulutsuların Arkasını Görmek

Gözlerimiz aslında ışığın görünür ışık diye tabir ettiğimiz çok küçük bir kısmını algılayabiliyor. Oysa uzay, görünür ışığın dışındaki dalgaboylarında çok daha fazla şey saklıyor. İşte bu yüzden milimetre-altı dalgaboyu gözlemleri yapabilen teleskoplar, ışığın görünür dalga boyuna odaklanmak yerine kızılötesi ve mikrodalga bandı arasındaki dalgaboylarına odaklanıyorlar. Böylece gaz ve toz bulutlarındaki kızılötesi radyasyonlar görünür hale geliyor ve bu yoğun bulutların arkasında veya içinde neler olduğunu daha iyi gözlemleyebiliyoruz. 

HL Tauri

Örneğin bu moleküler bulutların olduğu bölgede milimetre altı teleskoplarla alınan aşağıdaki fotoğraf, HL Tauri adındaki 100.000 yaşındaki oldukça genç bir yıldızı gösteriyor.

karanlık bulutsular
ALMA teleskobu tarafından alınan HL Tauri fotoğrafı. Telif: ALMA/ESO (CC BY 4.0)

Yıldızın etrafını çevreleyen dev yapı ise bir ön gezegen oluşum diski. Yani bu bölgede henüz yeni oluşmakta olan onlarca farklı gezegen bulunuyor olabilir. 

AB Aurigea

Bölgedeki en çarpıcı örneklerden bir diğeri ise AB Aurigea yıldızının etrafındaki gezegen oluşum diski. Aslında bu yıldıza tam olarak bir yıldız demek bile doğru değil. Çünkü AB Aurigea, henüz merkezindeki nükleer tepkimeleri başlatacak kadar yüksek kütleye ulaşamamış bir gök cismi. Bu tür gök cisimlerini astronomide anakol öncesi yıldız olarak tanımlıyoruz.5

karanlık bulutsular
ESO'nun VLT teleskobu tarafından alınan fotoğrafta AB Aurigea bölgesini görüyoruz. Telif: ESO/Boccaletti et al.

Yani AB Aurigea gerçekten de henüz oluşum aşamasında gözlemleme şansı bulduğumuz bir yıldız! Ayrıca, bu gaz ve toz deryasının içerisinde bir yıldız kendi doğumu için hazırlanırken, aynı zamanda etrafında da tıpkı bizim Güneş Sistemimizin oluşumunda olduğu gibi sistemi tamamlayacak yeni gezegenler ve gök cisimleri de oluşuyor. 

GG Tauri

Boğa moleküler bulutlarındaki yıldızlararası madde bolluğunun neye yol açabileceğine dair en güzel örneklerden bir diğer ise GG Tauri yıldız sistemi. Bu sistemde birbirinin etrafında dönen iki yıldızın biraz uzağında başka bir ikili yıldız sistemi daha bulunuyor.

karanlık bulutsular
GG Tauri yıldız sisteminin sanatçı tasviri. Telif: ESO/L. Calçada (CC BY 4.0)

Yani sistem aslında bir dörtlü yıldız sistemi. Bu da bu bölgede iki ayrı gezegen oluşum diskinin oluşmasını sağlıyor. Yani bu bölgelerde oluşmaya devam eden gezegenlerin gökyüzünde dört ayrı yıldız görünüyor olacak… 

Boğa’nın dışında gösterebileceğimiz en meşhur karanlık yıldız oluşum bölgelerinden biri de Barnard 68. Astronomi ve uzay bilimleriyle biraz da olsa ilgileniyorsanız, Barnard 68’in aşağıdaki fotoğrafına birçok kez rastlamış olmanız muhtemeldir.

çoban boşluğu
Barnard 68. Telif: ESO (CC BY 4.0)

Çünkü bu fotoğraf, internette birçok yerde yanıltıcı biçimde Çoban Boşluğu olarak biliniyor. Oysa Çoban Boşluğu bambaşka bir konu ve burada aslında boşluğun tam tersine, uzayda gaz ve toz bulutlarının ışığı bile engelleyecek kadar yoğun olduğu dolu bir bölgeye bakıyoruz. Bu yüzden bu karanlık bulutsuları gözlerimizin bazen bizi yanıltabileceğine dair güçlü bir uyarı olarak da düşünebilirsiniz.

Sonuç

Gökyüzünün göremediğimiz küçük ve karanlık bir noktasında bile yeni yıldız oluşumları ve gezegen sistemlerine dair ihtimallerin sınırsızlığı, bize evrenin ne kadar büyük ve ilginç bir yer olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu karanlık kozmik nehirler kendi var oluşumuzla ilgili ipuçları üzerlerinde taşıyorlar. Bu yüzden Samanyolu’na ya da Boğa bölgesine yaptığınız bir sonraki gözlemde, baktığınız yerde ölü yıldızların tozları sayesinde doğumlarına hazırlanan yeni yıldızların olabileceğini hatırlayın

Kemal Cihat Toprakçı

Kaynaklar ve Referanslar:

  1. University of Alberta. Lecture 22: The milky way galaxy. Erişim Tarihi: Nisan 24. 2022.
  2. OpenStax. Cosmic Dust. Lumen Astronomy. Erişim Tarihi: Nisan 24. 2022. Erişim Adresi: https://courses.lumenlearning.com/astronomy/chapter/cosmic-dust/
  3. Is the nearest star cluster to the Sun being destroyed? ESA. Erişim Tarihi: Nisan 24. 2022. Erişim Adresi: https://www.esa.int/Science_Exploration/Space_Science/Gaia/Is_the_nearest_star_cluster_to_the_Sun_being_destroyed
  4. Molecular cloud: Cosmos. Molecular Cloud | COSMOS. Erişim Tarihi: Nisan 24, 2022. Erişim Adresi: https://astronomy.swin.edu.au/cosmos/m/Molecular+Cloud
  5. Harvard University. Pre-main sequence (PMS) stars. PMS Stars. Erişim Tarihi: Nisan 24, 2022. Erişim Adresi: https://lweb.cfa.harvard.edu/~pberlind/atlas/htmls/pmsstars.html