Yazımıza başlamadan önce hemen belirtelim. Bu bir “komplo teorisi” içeriği değil. Ayrıca bu yazıda NASA, ESA gibi kurumların “yalancı” olduğunu da iddia etmeyeceğiz. Ancak yine de belirtmek gerekiyor ki, uzay gerçekte NASA gibi kurumların paylaştığı fotoğraflar dahil olmak üzere, internette gördüğümüz uzay fotoğraflarındaki gibi görünmüyor.
Uzay Fotoğraflarının Ham Halleri
Hubble Uzay Teleskobu 30 yılı aşkın bir süredir gökadalar, bulutsular, gezegenler gibi gök cisimlerinin fotoğraflarını çekiyor. İnternette de sık sık paylaşılan bu fotoğraflardaki yapıların renkleri ve canlılığı, görüntüleri büyüleyici hale getiriyor. Ancak aslında Hubble Uzay Teleskobunun çektiği fotoğrafların hiçbiri renkli değil.1 Fotoğrafların tümünün ham hali, siyah - beyaz. Elbette bunun önemli bir sebebi var. Öncelikle, renkli fotoğraflar çeken kameralardan çıkan görüntülerin, siyah - beyaz fotoğraflara göre çok daha düşük çözünürlüklü olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü özellikle dijital kamera sensörlerinde görüntüyü renkli hale getirmek için kırmızı, yeşil ve mavi reseptörler yer alıyor. Bu reseptörler, normal şartlarda kameranın toplayabileceği ışığı düşürdüğü için, çözünürlüğü de düşürmüş oluyor. Çözünürlüğün ve keskinliğin düşmesi demekse bilgi kaybı anlamına gelir.2
Daha önceki yazılarımızdan hatırlayın; bir teleskobun ana görevi yakınlaştırma yapmak değil, mümkün olduğunca fazla ışığı toplayabilmektir. Söz konusu fotoğraf çekme kabiliyeti olan bir uzay teleskobu olduğunda da, ne kadar fazla ışık, o kadar fazla bilgi demektir. Dolayısıyla fotoğrafların siyah - beyaz olması, parlaklık detaylarının da renkli fotoğraflara göre daha sağlıklı biçimde incelenebilmesi demek. Yani aslında fotoğrafları siyah - beyaz çekerek, daha yüksek çözünürlüklü ve keskin fotoğraflar elde etmiş oluyoruz. Eğer fotoğrafların ham hali renkli olarak çekilseydi, bu çok ciddi miktarlarda veri ve bilgi kaybı anlamına gelirdi. Ancak tabii bir taraftan da insan gözünün siyah - beyaz renkler arasındaki gri tonların hepsini kolayca ayırt edememesi gibi can sıkıcı bir durum söz konusu. Bu yüzden ham hali siyah - beyaz fotoğraflar, kırmızı - yeşil - mavi filtrelerden geçirilerek ayrı ayrı alınıyor. Filtrelerden geçirilerek elde edilen bu siyah - beyaz fotoğraflara, Photoshop gibi yazılımlar ile renklendirme yapıldığında ortaya göze hoş gözüken çalışmalar çıkıyor. Peki neden özellikle kırmızı - yeşil - mavi filtreler?
RGB Renklendirme Tekniği ile Gerçek Görüntüyü Yakalamak
Teleskopların ana görevinin ışığı toplamak olduğunu söyledik. Ama günlük hayatta “ışık” dediğimizde, aslında ışığın görebildiğimiz dalga boyunu ifade ederiz. Oysa ışığın görünür dalgaboyu, aslında ışığın küçücük bir kısmını oluşturur. Yani insanlar olarak bizler, elektromanyetik spektrumun yalnızca küçük bir kısmını, 380 nanometre ve 700 nanometre aralığındaki dalgaboylarını algılayabiliyoruz. Bu aralık aynı zamanda kırmızı, yeşil ve mavi renkleri de içeriyor. Elbette bu üç renkten çok daha fazlasını görebiliyoruz, çünkü diğer tüm renkler aslında bu üç rengin birleşiminden oluşuyor. İşte tam da bu yüzden, siyah beyaz bir fotoğrafı, RGB filtrelerle renklendirerek gerçekte görebileceğimiz haline sokabiliyoruz.
Şimdiye dek anlattıklarımıza göre büyük bir sıkıntı yok gibi görünüyor. Yani Hubble her ne kadar fotoğrafları maksimum çözünürlük elde etmek amacıyla, siyah - beyaz olarak çekse de filtrelerle ortaya çıkarılan son fotoğraf, eğer gözlerimiz bir teleskop kadar güçlü olsaydı, cisimleri nasıl görebileceğimizi göstermiş oluyor. Yani ortada herhangi bir “kandırmaca” söz konusu değil. O halde bu defa biraz daha ileri gidelim ve Hubble’ın çektiği en meşhur fotoğraflardan biri olan Yaratılış Sütunlarını3 ele alalım.
Uzay Fotoğraflarında Neden Sahte Renkler Tercih Ediliyor?
Aşağıdaki fotoğrafta dikkat çeken canlılık ve renkler gerçekten büyüleyici, ama eğer gözlerimiz bir teleskop kadar güçlü olsaydı bu bulutsuları bu renklerle mi görürdük? Cevap; hayır!
Fotoğrafta oksijenin bulunduğu bölgeler için mavi, hidrojen için yeşil ve sülfür için ise kırmızı renk atanmış. Yani gördüğümüz bu fotoğraf, bir nevi element haritası ve bu yapıları gerçekte bu renklerde göremeyiz. Elbette bilim insanları bunu bizi kandırmak ya da uzay fotoğrafları sırf bize güzel gözüksün diye yapmıyorlar.
Farklı türdeki bulutsuların fotoğrafları, elementlerin bulutsuda nasıl bir dağılım gösterdiğinin anlaşılması amacıyla çekilir. Yani bulutsuların hangi bölgelerinin hangi maddeleri içerdiğini anlayabilirsek, bu yapıların nasıl oluştuğu ve evrildiği hakkındaki bilimsel verilere de erişebiliriz. Bu yüzden örneğin bir bulutsuda sülfür miktarını öğrenmek için, fotoğrafı elektromanyetik spektrumda sülfürün geçebileceği dalgaboyunda filtreleriz. Her elementin elektromanyetik spektrumdaki dalgaboyu farklı olduğu için, tüm elementler hakkında bilgi sahibi olmak için onlarca farklı filtre kullanılabilir. Daha sonra bu filtrelerden elde edilen fotoğraflar birleştirilir, elementlerin bulunduğu bölgelere göre farklı renklerle renklendirilir. Darbant filtreleme4 adı verilen bu teknik sayesinde, bir bulutsudaki element haritalaması da yapılmış olur.
Hidrojen ve sülfür kırmızı renklerde görülebilir, oksijen ise yeşile daha yakındır. Ama eğer renklendirme buna göre yapılsaydı, bulutsulardaki elementler aynı veya çok yakın renklerde görüneceği için gerçek görüntüde kırmızı renk çok daha hakim olur ve bulutsunun element haritasını çıkarmak da bir hayli zor, ve kullanışsız olurdu.
Görünmeyenleri Görünür Kılmak Adına Kullanılan Teknikler
Farklı filtreler sayesinde renk haritalamasının dışında, normalde insan gözüyle görmenin imkansız olduğu detayları da görebiliriz. Az önce insan gözünün ışığın aslında çok küçük bir kısmını algılayabildiğini belirttik. Ancak Hubble Uzay Teleskobu görünür ışığın yanı sıra morötesi ve kızılötesi ışığı da görebiliyor. Örneğin aşağıdaki fotoğraf az önce gördüğünüz Yaratılış Sütunları'nın kızılötesi dalgaboyunda alınmış bir fotoğrafı.
Fotoğrafa dikkatli biçimde bakacak olursanız, kızılötesi dalgaboyu sayesinde gaz ve tozların ardında kalan yıldızları ya da diğer detayları da görebiliyoruz.5 Çünkü uzun dalgaboylarına odaklandığımızda görünür ışık nedeniyle göremediğimiz, gaz ve tozun arkasını görme şansı buluyoruz. Ancak tabii, kızılötesi ve morötesi dalgaboylarını gerçekte göremediğimiz için, bize göre bu dalgaboylarının bir rengi de yok. Bu yüzden bu fotoğrafların elektromanyetik spektrumdaki sıralamalarına göre gözlerimizle görebildiğimiz “temsili renkler" atanıyor.
Bulutsuların Gerçek Rengi Ne? Fotoğraflar Gerçekten Sahte Mi?
Özetlemek gerekirse, fotoğraflarda gördüğümüz bulutsuları eğer gözlerimiz teleskoplar kadar güçlü olsaydı rengarenk değil, bulutsulardaki hidrojen bolluğu nedeniyle çok daha kızıl tonlarda görürdük.6 Yani başta Hubble Uzay Teleskobunun çektiği fotoğraflar olmak üzere tüm uzay fotoğrafları, Photoshop gibi yazılımlarla farklı işlemlere tabii tutuluyor. O halde sormamız gereken soru şu: Bu durumda gördüğümüz bu uzay fotoğrafları “sahte” mi olmuş oluyor?
Kesinlikle hayır, fotoğraflar sahte değil. Çünkü, fotoğraflardaki renklendirmeler, “Hmm, bu renk buraya çok yakışır, o zaman burayı maviyle boyayalım” şeklinde değil, elementlere göre yapılıyor. Ayrıca, kızılötesi ve morötesi gibi göremediğimiz dalgaboylarının renklendirilmesi de fotoğrafları sahte yapmıyor. Çünkü eğer bu fotoğraflara bu yüzden sahte dersek, elektromanyetik spektrumun tümünün sahte olduğunu iddia etmiş oluruz. Bu spektrumun içerisinde radyo dalgaları gibi dalgaboylarının bulunduğunu unutmayın.
Yani eğer bu fotoğraflara sahte diyecek olursak, televizyon izlerken ekrandaki görüntünün aslında var olmadığını, bu görüntüyü kafamızda uydurmuş olduğumuzu iddia etmiş gibi oluruz. Veyahut, telefon görüşmesi yaparken duyduğumuz seslerin aslında gerçek olmadığını, bu seslerin birer hayal ürünü olduğunu söylemiş oluruz. Sanırız bunun kulağa ne kadar saçma geldiğini anlayabiliyorsunuz.
Ayrıca uzay fotoğraflarının Photoshop türevi yazılımlarla işlemlere tabi tutuluyor olması, düz dünyacılar gibi komplo teorisyenlerinin de bahsetmekten en çok haz aldığı konulardan biri. Bu kişiler, sanki gizli tutulan bilgileri bulmuş gibi davranarak bilim insanlarını “yalancı”, “sahtekar” olarak etiketliyorlar; Ancak zaten örneğin Hubble’ın fotoğraf arşivine girecek olursanız, bu fotoğraflarda ne değişikliklerin, hangi filtrelerle yapıldığı bilgisine kolayca ulaşabilirsiniz. Üstelik bu yeni bir şey de değil; onlarca yıldır bu bilgiler halka açık ve detaylı biçimde sunuluyor. Zaten NASA’nın kendi sitesinde açıkça belirttiği bilgileri referans ve kaynak gösterip, “Bakın! gizli bilgileri bulduk, yalan söylüyorlar!” demek; tam da bir komplo teorisyenine yakışan bir hareket olurdu.
Kemal Cihat Toprakçı
Kaynaklar ve Referanslar
- Moskowitz, C. (2010, Mart 18). Truth behind the Photos: What the Hubble Space Telescope really sees. Space.com. https://www.space.com/8059-truth-photos-hubble-space-telescope-sees.html.
- Nakra, R. (2020, Ekim 31). Why are the iconic hubble images originally black and white? The Secrets Of The Universe. https://bit.ly/3lA48Il.
- Dunbar, B. (2018, Şubat 22). The pillars of creation. NASA. https://www.nasa.gov/image-feature/the-pillars-of-creation.
- Trevor. (2020, Kasım 23). Narrowband imaging PRIMER: Beginners guide to the Hubble Palette & more. AstroBackyard. https://astrobackyard.com/narrowband-imaging/.
- Smith, Y. (2020, Nisan 6). Eagle Nebula's pillars of creation in infrared. NASA. https://www.nasa.gov/image-feature/eagle-nebula-s-pillars-of-creation-in-infrared/.
- The Lake County Astronomical Society. LCAS. https://www.lcas-astronomy.org/articles/display.php?filename=why_are_emission_nebulae_colored_red.